03 Ocak 2017 Salı, 17:26
Güne Bakış’ Programı’ndaHülya Kaya’nın konuğu oldu
ŞEHİR-İNSAN MEDENİYET KÖPRÜSÜ-ÖRNEK KİŞİLİKLER PROJESİ kapsamında İslam Hukuku Bilim Uzmanı Gülhan HALİLOĞLU“Mehmet Âkif Ersoy’un dava adamlığı”nı konuşmak üzere Malatya ER TV’de yayınlanan ‘Güne Bakış’ Programı’ndaHülya Kaya’nın konuğu oldu. HALİLOĞLU, Kültür ve Turizm Bakanlığının 2016 yılı itibariyle yeni neslin tarihini, kültürünü bilerek ve değerlerimize sahip çıkarak, bugünün gelişen dinamikleri ile harmanlaması ve bütünsel bir bakış açısına sahip olmasının  temel bir mecburiyet olması sebebiyle “Şehir-İnsan Medeniyet Köprüsü: Örnek Kişilikler Projesi ”adıyla bir proje geliştirdiğini; millî Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un da proje kapsamında olduğunu belirttikten sonra “Mehmet Âkif Ersoy’un dava adamlığı” konusunda şunları söyledi:” Âkif,eskimeyen sesin ve sözün sahibi tam bir mü’min,düzgün bir Müslüman,zerafeti yoğun bir Muhsin adamdır.Âkif,muhaliflerinin bile ahlâkına toz kondurmadığı,davası adına sahiplendiği iddialarına ters düşmeyen; dini,vatanı,milleti için,mukaddesatı için,istiklâl ve istikbâlimiz için,çocuklarımız için,gençliğimiz için,kadınımız için yanıp tutuşan bir karakterdir.İlim-irfân-imâl-i fikr, O’nun davasının temelini teşkil eder.Asla hiçbir şekilde davasından taviz vermemiştir.Çünkü haysiyetini ne halktan geçek şöhrete ne de seçkinlerden gelecek itibara değiştirmemiş bir çınardır. Haysiyet, kişinin bizzat kendisine verdiği değerdir.O’nun haysiyet algısı budur.Davası adına haysiyeti ile verdiği mücadele, yanlışla doğru arasındaki mücadeleden ibarettir.Zira Âkif’in hüsnü kabulünde eğer mücadele yanlış la doğru arasında olursa, doğruya,daha doğruya,en doğruya gidilebilir. Bu mümkündür. Yok,yalanla yanlış arasında olursa da bu mücadeleden hiçbir netice alınamaz,doğruya ulaşmak mümkün değildir. bulunamaz.İnançlardaki,zihniyetteki bozuklukları hafife almamış,ciddiye almıştır.Taklidin,asılsız rivayetin,düşüncesizliğin sebep olduğu söz konusu bozukluk giderilmeden yol yürünemeyeceğini bilmiştir.Bunun içinde rüyası olan Âsım’ın şu üç kitabı doğru okumasını,doğru anlamasını ve doğru anlamlandırmasını istemiştir.Bu kitaplar sırasıyla “KİTÂB-I TEKVîN” (kâinât denilen kitap),“KİTÂB-I TENZîL”(indirilen Kitap) ve “KİTÂB-I TEDVÎN”(İlim adamlarının kitabı)idi.Bu üç kitabın doğru okunması halinde oluşacak direnme gücü ile yapılamayacak bir şey olamazdı.Âkif’e göre  düşünce inançtan hem önce hem de önemli idi.İlimsizliğin,irfansızlığın,eblehliğin,sevfeciliğin,havaleciliğin girdabına düşen İslam Dünyası’nın kurtuluşu, kendisini,kendidekisini idrakten geçiyordu.Bu idrakin önünde set olan her türlü hurafeye savaş açılmalıydı.Bu savaş kazanılmadan diğer kazanımların hiçbir önemi yoktu.Tek dişi kalmış  medeniyetten emin olmanın yolu,artık otuziki dişimizi kendi bedenimize onluk çivi gibi çakmaktan vaz geçmemizdi.Kadermiş deyip sinemezdik…. Camilerin kemerleri altında ağlayamazdık,ağlaşamazdık….Brahmanın, mabedin eşiğinde uykuya daldığı gibi uykuya dalamazdık… Aklımızın,kalbimizin ve zevkimizin tomurcuğu yeşermeliydi.Zira tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odun olmaktan öte hiçbir işe yaramazdı!” İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak görev yapan Haliloğlu,Hülya Kaya’nın sorularına cevap verirken şu hususu özellikle vurgulamadan edemedi:”Bizler, kendi değerlerimizi israf etmemeliyiz,onları mutlaka iktisat etmeliyiz.Az bulunur ve pek az millete nasip olan değerlerimizi ideolojik mülahazalara kurban etmekten vaz geçmeliyiz.Bilmeliyiz ki vaz geçilen her değer, içinde yaşadığımız hayat dairesini giderek ancak küçültür.Her küçülme de,her küçültme de birilerinin dışarıda kalması demektir.Dairenin küçülmesi kesinlikle şiddeti doğurur.Şu anda bunun acısını yaşıyoruz.Âkif’in bütün derdi daireyi büyütmek,küçülten hususlarla da mücadele etmekti.Bu dert,hepimizin derdi olmalıdır.Nuh’un Gemisi’ni başka türlü sahil-i selâmete çıkarmamız mümkün değildir.Akl-ı selimimizle,kalb-i selimimizle, zevk-i selimimizle yekvücut olmak zorundayız.Bu zorunluluğu ertelemek,birilerine havale etmek en büyük günahımız olur!Yıllardır bu günahı işliyoruz,yeter artık!Kitab-ı Mukaddes’te geçer:’Ufuksuz olan yerde insan ölüdür.’ Her ihmal,her hukuksuzluk,her,ilimsizlik,her ahlaksızlık,her estetiksizlik yani her günah,ufku daraltır;daraltmakla kalmaz yok eder.Bu da ölüm demektir.Sonuç olarak şunu söylüyorum:Âkif,zamanın sözünü söyledi.Öyle ise Âsım da zamanın sözünü söyleyecek! Bundan da kati surette geri kalmayacak. Toplumdaki kirli çamaşırları asla göz ardı etmedi.Âsım’ın da göz ardı etmesini asla istemez.Reşat Nuri Güntekin’in bir sözüdür: ‘Kirli eşyalarımı pakete sardım, bavulumu düzelttim.’Âkif ise tam tersine kirli çamaşırları pakete sararak, bavulumu düzelttim,dememiştir.Kirlilik düzeltmez,dağıtır.Onun için kirliliğin üstüne üstüne gitmiştir.Bundan çokları rahatsız olmuşlardır,hala da olanlar vardır.Olsun hiç de önemli değildir.Âkif’in davası huzuru kaçıran,rahatsız eden,hazcılığa ve yarara değil iyiye ve güzele yönelik bir davadır.Bu davaya baş koyan Âsım’ın işin ehli,ümitvar,azimli,cezimli,kararlı,yaratıcı,imanı metin,ahlâkı metin,fikri metin,asrın idrakini öngören olması şarttır.Âsım,ülküsüz değil,ülkülüdür...Vicdansız değil,vicdanlıdır…Aşksız,akılsız,ruhsuz hiç değildir!Hukuk ,nizam ve kanun adamıdır.Âsım, Âkif’de DEĞİŞENLE ÖVÜNMEYEN,DEĞİŞMEYENLE ÖVÜNENDİR.Şehrin kemiklerine iltifat etmez,edene KITMİR dahi demez!.. Hâsılı O’nun mirası SAFAHAT’taki şeref ve haysiyettir.Ruhu şad olsun.”
Okuyucu Yorumları
Karakese.com | Çukurova Bölgesinin En Güncel Bilgi Sitesi
Güne Bakış’ Programı’ndaHülya Kaya’nın konuğu oldu